Çanakkale’nin iyot kokulu boğaz esintisi mahmurluğuna palabıyık batırmanın alemi var mıydı?
Biga’da dekanlık edip Çanakkale’de oturman bile bak, seni aralarına almalarına yetmemiş. Ne iş yaptığını bile merak etmeden “iktisatçı” diyerek sosyal linçe giriştiler. “Kamu yönetimi bilimi hocasıyım, yazdıklarım elbette görüş ve eleştiri alanıma girer, alan işgali yapmadım” desen ne olur?
Dinlemezler ki...
Bir de kalkmış “Evreşeliyim” diyorsun. Çanakkale demek, Gelibolu demek değil, Biga, Çan, Yenice hiç değil! Çanakkale, Boğaz’a nazır rakı yudumlayabilmenin adıdır. En azından bir han kahyalığı bulmalıydın.
Neyse ki Çanakkale’de de mevsim değişiyor gibi... 2014'de Boğaz’a karşı şerbet yudumlanacak mekanlar yapılır, bu kez de sen onları dışlarsın...
Benim gibileri ise sakın karıştırma! Kütükte Çanakkale yazsa da, ilk aşklarımızı Halk Bahçesi’nde yaşamış olsak da, iskelede izmarit oltalasak da Çanakkaleli olmak kim, biz kim?
Eğer bilim adamlığından siyasete doğru yelken açmaksa niyetin, yolun açık. Markayı yaptın. Bir de parti içinden askerler edindin mi...
Bu konuda rektör hocadan ders almalısın. Artık gazete mi çıkarırsın, televizyon televizyon gezer her konuda ahkam mı kesersin...
Ama...
Medya-Ali'ye palabıyığını uzattın mı, eleştiri ne ki? Her tür iftiraya, küfüre kendini hazırlamalısın. Bizimki önüne gelenin yaptığı bir iştir. Mahlasla da yapılır, ilkokul diplomasıyla da...
Anladın sen dediğimi...
Yani... Sorun iktidar sorunudur. Rektörüm Laçinerime siyasete tam anlamıyla girmeden bir sor, o yakinen bilir bizim işleri.
Doğrusunu istersen, yapman gereken; Biga’daki fakültenle, bilimsel çalışmalarla, öğrencinle ilgilenmek ve magazinel köşe yazısı yerine bilimsel makalelerini paylaşmaktı.
Hoş buralarda böyle bilim adamı çoktandır görünmüyor ya...
Her şeye maydonoz olmak için iletişim okuma salaklığında bulunmuş ve yolu doğduğu topraklara düşmüş bir iletişimci olarak itiraf edeyim. Yazının çoğunluğunun altına imzamı atarım.
Yazın için yaygara koparanların ne denli sığ bakış açısına ve sahte demokrasi kültürüne sahip olduklarını ortaya çıkarmana da hala gülüyorum.
Bir içten itirafım daha var.
Yazını okuduğumda “dikkate değer bir eleştiri” olarak değerlendirmiştim ve için için de sevinmiştim, ama sonraki açıklamaların, işi batırdı be hoca!
Yazı amacına katılmak olanaksız!
Gerçekleri malzeme yapıp, toplum mühendisliğine soyunduğun, yazında değil, yazına gelen tepkilere verdiğin yanıtlarda açığa çıkıyor.
Özellikle de, Musevi azınlıktan olduğu anlaşılan bir yurttaşın eleştirisine verdiğin yanıt. Hayli bilim dışı ve hayli bağnaz görünüyor.
Kim bilir, belki maksadını aştığın ve öfkeye kapıldığın için, açık verdin.
Zaten bilim adamları ile biz iletişimciler ve hatta kadehlerin arkasından Boğaz’ın serin sularına bakıp aslan kesilenler ile, öfkeyi kontrol yarışı yapılmaz. Maçın galibi baştan bellidir ve bilim adamları böylesi maçlara çıkmaz.
Palabıyık battı bir kere. Alkole esir bedenlerde acısı duyulmaz, bilesin. Zikir çekenlerde de tabii...
Çanakkale’nin sessiz çoğunluğu eğer yazdıklarını üzerine alınmışsa, işte o zaman yandı gülüm keten helva!
Diyeceğim o ki, kışkırtma ölü toprağı serilmiş çoğunluğu.
Bir azınlık diğer azınlıkla tepişirken, ne günahı var garip çoğunluğun hoca?