Rektör Prof. Dr. Sedat Laçiner ÇOMÜ İletişim Fakültesi kurulması kararını, ÇOMÜ için “prestij” olarak değerlendirmiş.

Kendisi de bir aralar gazete muhabirliği yapan Prof. Dr. Laçiner anlaşılan o ki; çok şakacı bir karakter.

Çanakkale ili Asya yakasına adını veren Biga’da (Bilemeyebilir, açık adını yazayım Biga Yarımadası) iletişimcilik oynayan “mektepli gazeteci” olarak, bu prestij işini ciddiye alsam, neredeyse “Genç Rektör bizi de onurlandırmış” diyeceğim.

Eh, “Kadrosunda bulunduğu Biga İİBF’de derslere bile girmeden yıllarca maaş aldığı” haberlerini yazan, iletişim mezunu gazeteci ben oluyorum da...

Boşverelim Prof. Dr. Laçiner’in prestij edebiyatına da, Çanakkale ilindeki yerel medyanın “güzel şeyler oluyor” gibi sunduğu İletişim Fakültesi kurulması haberinin yanlışlığını anlatalım.

İletişim bilimi temel sosyal bilimlerden biri değildir. Bir tür bağlantı bilimidir. Hukuk, ekonomi, siyaset, toplumbilim, psikoloji gibi sosyal bilimler ile matematik gibi sayısal bilimler ürünlerinden; dilbilim ve  sanat işçiliği ile salata yapmak diye algılanması gereken bir akademik bileşim alandır.

İletişim Fakültesi denilen dört yıllık lisans öğrenimi ile işsiz güçsüz gençler üretilebilir. Var olanları son yıllarda hayli de üretti.

Gençleri kandırmak, bilimsel etiğe sığmaz!

İletişim lisans üstü ve doktora düzeyli bir alan olarak algılanmıyorsa, üniversiteler buna göre kurumlar oluşturmuyorsa, Çanakkale il merkezi yılda yaklaşık 300 yeni turist kazanmış demektir.

Mevcudun üzerine tabii...

Hukuk Fakülten yok, İktisadi ve İdari Bilimler Fakülten Biga’da; yerelde iletişim bilimi ile ilgili bilimsel tek satır öğrenmemiş devşirme “gasteci” lerden, “tezgahtar” halkla ilişkilercilerden oluşan bir yerel medya...

Sayın Rektör ile tanışıklığım yoktur. Bigazete gibi yerelde iletişim bilimini  ciddiye alanlardan haberdar olduğunu sanmıyorum. Açıklamalarına bakılırsa, Biga ilçesindeki ÇOMÜ kurumları, zaten kendisine göre ÇOMÜ sırtındaki kamburlar...

Sosyal medya ile arası eğer iyi ise sosyal medyada binlerce iletişim mezununun, ortak gündeminin ne olduğuna bakabilir.

Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda isteğe bağlı konulan Medya Okuryazarlığı Dersi’ni veren birer öğretmen olmak. Devlete kapağı atmak istiyorlar, anlayacağınız...

Son vardıkları nokta ise Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün elini öpüp kendilerine yardımcı olmaları.

Köşk’ten de hala ses yok!

ÇOMÜ’de her şeyi eleştirerek Rektör olan Prof. Dr. Laçiner’in zamanı kısıtlıdır, işi çoktur.  “Hani...” diyorum, fırsat bulur bir ara Bigazete’ye uğrarsa, bu yaklaşımla kendinden önceki rektörü bile aratır hale geleceğini anlatırız. Belki fazla bilimsel olmaz, ama intihaldir, kırpıntıdır başvurmadan orijinalinden ve yerel gerçeğinden kendi görüş ve düşüncelerimizi aktarırız. Yanında not alacak akademisyen adaylarından birilerini de getirirse, belki fakülte kitapçısında telifsiz çoğaltılıp ders kitabı diye de okutulabilir.

Bilim dediğin ne ki?

Yaşanmış deneyimlerin, zaman içinde kanıtlanmış teorisidir. Hele not alacaklarınız sosyal bilimlerin konusu ise, “diğer koşullar sabit olduğu sürece” hem vallahi ve de hem billahi “global science” dir çok şükür!..

Haydi bakalım sevgili muhabir kardeşim sayın ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. Laçiner.

Koltuk saatiniz çalışıyor...


* * *


Şike davası ve gazetecilik



Futbol kitleleri etkiliyor, haber ve yorumları da çok okunuyor. Futbol takımları taraftar dernekleri ise Biga’nın etkin yerel lobi güçleri arasında... Türkiye ve Dünya’da olduğu gibi...

Benim ise futboldaki şike soruşturma ve davalarına değinme nedenim bunların hiç biri değil; yaşatılanlara tepkidir.

İyi futbolu, izlemeyi severim. Fanatik taraftarlığı ise kişisel gelişim çizgisinde, feodal döneme özgü bir süreç olarak değerlendiririm. Futbol para işi ve içinde çirkef barındırması doğal. Bir avuç insanın etiket-para-lobi gücü zemininde egemen bulunduğu, milyonların da mürid yapıldığı profesyonel futbolun tek güzel yanının; futbol oyunu  olduğunu düşünürüm.

Ergenekon, Balyoz gibi davalarda 4 yıla ulaşan ve giderilemez haksızlıklar yaşatan tutuklu yargılama kararları, şimdi şike soruşturmasında da gündemde. Soruşturması tamamlanmamış, iddialar sanık avukatlarına bile ulaşmamışken, sistem medyasına malzeme olmaları da cabası...

Benzeri, bilerek geciktirilmiş olsa da, Deniz Feneri ve Kanal 7 için de gündemde...

Ben işte bu yönlerini protesto ediyorum!

Sanık ile hükümlü arasındaki farkın bu denli yok edildiği bir süreç, yargıçların durması gerektiği yerde, gazeteci olarak bizim durmamızı gerektiriyor. O yer, gözleri bağlı tutulan adalet terazisinin dengesidir.

Hüküm kesinleşmedikçe herkes suçsuzdur!

Hükümlü için bile insan haklarına aykırı bir uygulamanın tutukluya uygulanmasını; adı, görüşü, statüsü ne olursa olsun kınıyorum!

İleri Demokrasi eğer bu ise, gazeteci olarak bu zeminde, davaların tümünün müdahiliyim!


* * *

banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981