Türkiye’nin her yanından sessiz çığlıklar yükseliyor.
Neden duymuyorsunuz?
Çığlık atar noktaya ya siz de gelirseniz?
Tınmayan bir toplum olduk.
Tınmıyorsunuz!
Tınlamıyorsunuz!
Tınıyı yitirdiniz?
Nüfus kayıtlarına göre 13, yerel yetkililerin kemik yaşı ile ilgili verdikleri bilgilere göre 16 yaşındaki Kader’in ikinci çocuğunu erken doğumda yitirmesi ve ardından ölümü...
“Ben haber okumam, haber dinlemem!”
Ya, Bülent Ersoy’un kafasına türban geçirdiği televiyon eğlence programını?
Ya, Futbol Federasyonu’nun Kasımpaşa - Beşiktaş maçı kararını?
Ya, Cübbeli Ahmet’in neler çektiğini?
Hepi topu yaşadığınız bir kaç on yıl, bencil olun, tınmayın...
Haberlerden size ne ki?
Nasılsa elinizden bir şey gelmez, değil mi?
Size dokunmayan yılan bin yıl yaşasa, en az 900 yıl nasılsa karşılaşmayacaksınız.
Üstelik her koyun kendi bacağından asılır.Yılda bir bahçede kan döker ve işi mezbahaya bırakmayı bir kez bile denemezsiniz.
Size ne dünyanın darbe yapacak tek Deniz Kuvvetleri’nin Türkiye’de bulunduğu iddialarından? Cananınız değil nasılsa tutsak edilen onca can?
Sizin telefonunuza mı yanlışlıkla adresler eklendi ki, isyan edesiniz?
Babanız değilse hücrede ölüme mahkum edilen, bundan size ne?
İyi de siz bitki misiniz?
Fasulye bitkisi olsanız, komşu tarlada GDO’lu mısır ekildiğinde, sararıp solacağınızı öğrenemeyecek kadar ahmak mısınız?
Okuma gününde yanınızda oturan Fatma abla grip ise, size bulaşmayacağını mı sanıyorsunuz?
İlle de cezanızı Allah mı vermeli?
Kendi kendinizle hesaplaşma hiç aklınıza gelmiyor mu?
Vicdan ne ki o halde?
Kara vicdanlı mısınız?
Dilim varmıyor ama...
Bugünü sizinle hesaplaşma günü ilan ettim. İçimden ne geliyorsa onu yazıyorum. Sansürsüz, otosansürsüz, nasıl bir algı üreteceğine kafa bile yormadan üstelik.
Ne olacak yani?
Eğer şu ana kadar yazdıklarımdansanız, zaten ateş olsanız cürümünüz kadar bile yer yakamazsınız.
Eğer, photoshop kurnazlığı büyük ekran kalabalıklarına bakıp, sürüden ayrılanı kurt kapar durağındaysanız, zaten sarı öküz öyküsünden de haberiniz yoktur.
Olsaydı böyle olur muydu?
Hayali Küçük Ali, Padişah’tan yazılı izin almadan Karagöz oynatamazdı. Atatürk ile birlikte özgürlüğüne kavuşan, Halkevleri’nin unutulmaz Karagöz oynatıcısı ve hocası Mehmet Muhittin Sevilen’dir işte o Hayali Küçük Ali, desem...
Siz zaten okumaktan sıkılırsınız ki...
Şeyh uçmaz, mürid uçurur. Yeni padişahlar, yeni mehdiler ‘made in sen’ siniz be seçmen!
Ayakkabı kutusu, çelik kasa derken; yargıyı sandıkla çözmeye kalkanı peygamber de yaparsınız. Haşa! Olimpos’un Zeus’una benzer Allah da üretirler, tınmazsanız.
Tınacaksınız kardeşim.
Ananız da olabilirdi Kader, kız kardeşiniz de, kızınız da... Böyle giderse olacak zaten.
Altı kaval, üstü şişhane esvaplara büründürdüklerinizde deneyin gücünüzü.
Kolay mı “ben önce insanım” diyen bir kadından, dört çocuk doğurmasını istemek?
“Kolaysa sen doğur!” derler adama.
Bekliyorsunuzdur zaten.
Birer çocuktan  dört cariye...
Boğaz’daki yalınızda yaşayacaklar ya...
Aç tavuk, çıplak kral, çadırkarsınız!
Hala kendinizi dörtçeker ciplere binenlerle aynı sanırsınız.
Şiir okumaktan mağdurla yatağa girdiniz de, mağrurluğa hızlı terfide merdiven sahanlığına sığınabileceğinizi mi sandınız?
Yatak odasında, dizi dizi çelik kasalardan size yer kalmadı işte, görüyorsunuz.
Yok! Görmüyorsunuz.
Tınmıyorsunuz!
“Kim bu komployu yaptı acaba” dasınız.
Madalya veren Musevi Lobisi mi, yoksa henüz seçilmiş biri değilken Başbakan protokolü ile Beyaz Saray’da ağırlayanlar mı?
Merak etseniz bal gibi öğenirdiniz, bu ülkede yılda 150 milyar dolarlık kayıtdışı ticaretin komisyonlarının paylaşıldığını.
Merak etseniz, böylesi olağandışı zenginleşmenin hukuksuz, demokrasisiz yani ancak faşizm ile üretilebileceğini görürdünüz.
Hala tınmıyor musunuz?
Tınanlardan utanın o halde.

banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981