“Sonuç; Sayın Cindoruk eski genel başkana hayır diyemediği için, memlekette geçmişi ve hâli ile büyük ve köklü bir yeri olan partisinin; fikri, tecrübesi, ehliyeti ve samimiyeti belirsiz kimselerin eline geçip dağılmaya sürüklenmesine göz yummuştur. Sonra da kurucusu olduğu ve en kritik günlerde genel başkanlığını yaptığı partisinden kovulmuştur. Acaba ocak-bucak teşkilâtları olsa idi, DYP partileşmiş bir parti haline gelmiş bulunsa idi, bu olabilir miydi? Bize göre olamazdı. Çünkü ocak ve bucak teşkilâtları, genel başkanlara ve parti üst kademelerine karşı çıkıp hesap sorma ve direnme organları idi.
“Toplum ve özellikle kendilerini toplumun üst kademesi olarak gören aydınlar ve bürokratların büyük bir kısmı, hukuk devleti, ideolojik devlet, cumhuriyet ve demokrasi gibi kavramlarla ilgili hususlarda, hikmet-i hükümet ve hizmet hükümeti anlayışı gibi konularda bilgi sahibi değildir. Hattâ memleketimizde bu gibi konular hakkında, çok kere yanlış ve birbirine zıt fikirler yaygındır. Fertler ve gruplar arasındaki kavga ve çatışmaların çoğu, bu yanlışlardan ve bunlarla ilgili bilgi noksanlığından kaynaklanmaktadır.
“Bu hususta, özellikle iktidarlarla ordu, sivillerle askerler ve seçilmişlerle tayin edilmişler arasındaki anlaşmazlık ve sıkıntıların arkasında, mutlaka bu bilgisizliklerin rolü vardır. Dolayısı ile yukarıda tespit ettiğimiz konularla ilgili hususların, tabii demokrasi ve liberal görüşlerin prensipleri içinde; başta okullarımız olmak üzere, medyamız (basınımız) ve diğer eğitim ve öğretim imkânlarımızla yayılması, üzerlerinde düşünülmesi ve benimsenmesi için adeta seferberlik ilan edilmelidir. Böyle bir seferberlikle, memlekette demokratik sistemin kurulması, yerleşip kökleşmesi, yaşaması ve işlemesi için, gerekli olan bir vasat (ortam) ve kamuoyu yaratılmalıdır.
“Ancak böyle bir vasat (ortam) ve kamuoyunun doğması ile; hem devlette, hem iktidarda, hem de politika ve demokraside, çeşitli organ ve güçlerin belli dengeler içinde çalışmaları mümkün olabilir. (Mehmet Turgut, Başkanlık Sistemi Ordu ve Demokrasi, Boğaziçi yayınları, İstanbul - 1998, s. 148 - 150)
“Takriben 150 yıldan beri toplumla devlet arasında, daha doğrusu küçük bir aydın zümre ile büyük halk kütleleri arasında devam eden kavga ve münakaşalara son vermek üzere, gerekli bütün tedbirleri içine alacak bir anayasa yapılmalıdır.
“Neden...standartların dışına çıkarak her şeyi kendimize, hem de yanlış olarak kendimize benzetme gayreti içindeyiz?”