Bizim buralarda bilgi bedava alınır. İlk çağ Yunan kentlerindeki gibi...

Bedenen çalışma aşağılık bir iştir ve ancak köleler yapar. Zenaatkarlık da aşağılanır. Parayla hizmet verenlerin aristokratlar içinde yeri olmaz.
O dönemin sofistleri de bilgiyi para ile verirler ve bu nedenle aşağı sınıftandırlar.

Bilgi hiç parayla satılır mı?...

Para karşılığı bilgi satan sofistler de ne yapsın, bilgiden çok hatiplik öğretmeyi seçerler. Zaten bilgi dediğin nedir ki? “Ne kadar felsefeci varsa, o kadar çok görüş vardır!”

Gerçek bilgi aslında yoktur!

Şimdi bana neden durduk yerde felsefe yapmaya başladın diyenleriniz olabilir. Haklısınız! Kafam karışık olduğu zaman felsefeyle rahatlamak bana iyi geliyor. Açıyorum hafıza heybemi, artık Sokrates mi çıkar içinden, Protogoras mı, Epikürüs mü: Sahi Epikürüs dedim de, hemşehri sayılır kendileri. Dedem gibi Midilli’de doğmuş, Lampsakos’ta (Lapseki) dersler vermiştir yani...

Yargıçlardan önce iddianameleri okuyup, yayınlayan yeni medya düzenimizin ekran sofistleri kafamı karıştırdı. Bunca iddia karşısında tek satır savunma okumadan görüş sahibiler ve ben şaşıp kalıyorum.

Tarihte canımızın çektiği kadar geriye gidip, her şeyi bugünkü koşullarda yaşanmış gibi kabullenme madem ki moda, bir de ben denemek istedim. Felsefe sever okurların izniyle...

“Sıfır gümrüklü ithal etmek varken, cihan padişahı Kanuni’ye kolye, yüzük üretmek yakışıyor mu lan!”

Anayasa Mahkemesi’nin 6'ya 5 ile AKP’nin kapatılmaması kararındaki o 1 oyu  Askeri Yargıç üye Serdar Özgüldür vermişti. Genelkurmay Başkanı tutuklamak ayıp olmadı mı?.

Üstelik İlker Başbuğ’u Genelkurmay Başkanı yapan AKP Hükümet’ydi.

Başkomutan sıfatıyla Başbakan Erdoğan da, görev süresi bitinceye kadar emrinde tutmuştu. Üstelik emekli olurken el sallayarak uğurlamıştı.

Bir buçuk yıl emeklilikten sonra “Terör Örgütü kurmak, Cumhuriyet Hükümeti’nin görevlerini yapmasını engellemek diye özetlenebilecek Türk Ceza Kanunu’nun 314/1 ve 312/1 maddelerinden...” tutuklanması kafamı karıştırdı işte!

Özel yetkili mahkemede yargılanması Anayasa’ya uygun mu, Yüce Divan’da yargılanması mı gerekirdi..?
Bunlar tartışılıyor zaten.

Benim kafama takılan şeyler ise bambaşka:

Şu anda da bir Genelkurmay Başkanımız var. Onu da bu hükümet atadı. Başbakan’ın ondan da bir şikayetini duymuyoruz.

Eh! Günü gelince o da emekli olacak. Aradan bir yıl mı geçer, bir buçuk yıl mı bilemem ama...
Ya o da tutuklanırsa...?

Garantisi yok!

Yaşasaydı, kim bilir daha hangi genelkurmay başkanları tutuklanırdı.
Nereden bileceksin ki?

Kısa dönem askerliğinde bile eline silah almaktan kaçınmış, savaş karşıtı bir yurttaşım. Cahilliğimi bağışlayın.
Gazetecilikten daha riskli bir şey galiba bu genelkurmay başkanlığı.

Saçlarına jöle de süremiyorlar, badem bıyık da bırakamıyorlar...

Başkomutanı kim bu genelkurmay başkanlarının yahu?
Onlar neden ifade vermezler?

Kafam allak bullak!

Kalkıp Sokrates’ten örnek verip,

“Bir yargıç, iyi niyetle dinlemeli, akıllıca karşılık vermeli, sağlıklı düşünmeli, tarafsızca karar vermelidir” demiyorum.

“Endişelerinizden kurtulmak istiyorsanız, yaşamaktan en çok korktuğunuz şeyin bir gün başınıza geleceğini kabul edin” sözünü aktararak, büyüklerimize mesaj vermek de haddime değil!

Hemşehrim Epikürüs’e takılıp, yalnızlar rıhtımından el sallayacağım:

“Biz var olduğumuz sürece ölüm yoktur! Ölüm olunca biz zaten yokuz! Mutlu ol, gizli yaşa!”


banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981