Takvimler 1984 yılını gösterdiğinde, tozu dumana katan bir macera ile okurların karşısına çıkan “Stero Seyfi”, aradan geçen 30 küsur yıl sonra tekrar karşımızda! “Amerika'nın Yolları Taştan” ismini taşıyan bu ilk ciltte Stero Seyfi’nin iki eski macerası, yeni bir giriş ve sonuç kısmıyla bize sunuluyor. Görüyoruz ki zamanında 80’lerin ruhunu yakalamayı başaran Ergün Gündüz, aslında günümüzün ruhunu da yakalamış olan zamansız bir hikâyeye imza atmış.
 
Tintin Kadar Maceraperest
 
Stero Seyfi, “stereo” kelimesinin bozularak “stero”ya dönüştürülen lakabı ve son derece sıradan görünüşüyle pek cazip bir kahraman değildir aslında. Peki, onu özel kılan şey nedir? Tabii ki tıpkı Hergé’nin Tintin’i gibi yeryüzünde gidilmedik yer, çıkılmadık macera bırakmamış ilginç bir maceraperest olmasıdır! Ayrıca ilk yayınladığı günden beri okuyucularının gönlünü kazanmayı bilmiş olan Stero Seyfi, saf görünüşlü hin bir delikanlı olmasıyla da dikkat çeker. Zira bu masum görünüşün altında aslında kendi çıkarları için hiçbir şeyi yapmaktan çekinmeyen, iflah olmaz bir haylaz yatmaktadır. Stero Seyfi’nin Nisan 2016’da basılan ilk kitabı “Stero Seyfi 1: Amerika'nın Yolları Taştan”, “Ölürsem Discoma Gelme İstemem” ve -cilde ismini de veren- “Amerika'nın Yolları Taştan” isimli iki ayrı bölümü bünyesinde barındırıyor.
 
Türk Kültürü vs. Amerikan Kültürü
 
“Ölürsem Discoma Gelme İstemem” isimli ilk bölümde, bir kapıcının 16-17 yaşlarındaki oğlu olan kahramanımız Seyfi’yle tanışıyoruz ve onu büyük bir maceraya çıkmaya zorlayacak olan aşkını, Jale’yi öğreniyoruz. Aslında bu okuduklarımız Stero Seyfi’nin Fırt’taki ilk macerası. Gündüz, sadece bölümün başına ufak bir giriş eklemiş. Bu zekice dokunuş, hikâyede hâkim olan nostaljik havayı daha da arttırıyor. Zira ilk sayfalarda yaşlı başlı ve çoluk çocuğa karışmış Seyfi’yi geçmişi yâd ederken görüyoruz. Oğluna geçmişteki maceralarını anlatmaya başlayınca da bizim asıl maceramız başlamış oluyor! Bu ilk bölümde James Dean’in başrolünde yer aldığı “Rebel Without a Cause” (Asi Gençlik, 1955) filmini anımsatan bir araba yarışı macerasına eşlik ediyoruz. Sinematik referanslarını gizlemeyen, hatta bunları başarılı bir şekilde mizah malzemesine dönüştüren Gündüz, asıl maharetlerini ikinci bölümde ortaya çıkarıyor. Zira ikinci bölümde sadece “Bir Türk, Amerika’ya gitse ne olur?” kabilinden bir “what if” kurgusunun peşine takılmıyor Gündüz. Aynı zamanda Amerikan kültürünü, Türk kültürü ile zekice karşı karşıya getirerek, dur durak bilmez bir Amerika taşlamasına da imza atıyor.
 
Detaycılığıyla Ön Plana Çıkıyor
 
Gündüz, sadece hikâyedeki detaylara dikkat etmekle kalmıyor. Aynı zamanda çizimlerde de müthiş detaycılığını ön plana çıkarıyor. Karakter tasarımlarında karikatür geleneğinin izinden giderken, hem arka plan ve mekânlardaki titiz işçiliği hem de anlatım tarzıyla çizgi roman geleneğini takip ediyor. Bu anlamda özgün ve başarılı bir karışım ortaya koyduğunu söyleyebiliriz. Son tahlilde, Amerikan kültürünün yarattığı kahramanlardan bunalanlar ya da yerli bir kahramanın maceralarına tanıklık etmek isteyenler için “Stero Seyfi 1: Amerika'nın Yolları Taştan”, adeta biçilmiş kaftan diyebiliriz. Özlediğimiz yerli çizgi roman tadını tekrardan hatırlatan bu eser, sinematografik kurgusu ve anlatı yapısıyla da tatmin edici bir görsellik ortaya koyuyor.
banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981