İftar sofrasına gelirken Gebze mezarlığında şehit İbrahim Kandazoğlu adına yaptığımız temsili mezar taşının olduğu babam Mustafa ve halam Fadime Kahraman’ında mezarlarının bulunduğu aile kabristanlığını da ziyaret ederek, geçmiş tüm ecdadın ruhuna Fatiha okudum.
Şehit Kandazoğlu İbrahim’in Erkek ve kızdan torunları iftarına Gebze, Darıca, Çayırova, İstanbul ve Bursa'dan şehit İbrahim’in erkek ve kızlardan olma çok sayıda Torunu katıldı. Tüm şehitlerimiz ve ecdadımızı rahmetle anıyoruz Nur içinde yatsın makam ve mekanı cennet olsun.
Birinci dünya harbi ile ilgili hazırladığım yazının linkini sizlerle paylaşıyorum:
http://www.belgeselyayincilik.com/sibiryada-devr-i-alem-1
Kandazoğulları Çepni boyundandır. Çepniler, Oğuz Han’ın oğlu Gök Han’ın çocuklarıdır. Kandaz’ın bölgelere göre değişen anlamları vardır. Bazı bölgelerde yaşayan kişiler, Kandaz’a anlam katmışlardır. Bu her bölgede ve her isim için yaşanan olağan bir durumdur. Bizim geldiğimiz bölgede ise cesur ve cengâver anlamında kullanılmaktadır. Gerçek anlamı ise “Bozkırların Hakanı”dır.
Türk boylarının yaşantısında bozkır her zaman vardır. Buna ek olarak Kandazlar ata iyi binen ve bu maharetine at üzerinde ok atmayı da ekleyen bir topluluktur.
Ana yurdumuz Pamir Dağları’nın etekleri ve Farabi’nin de anayurdu olan Timur’un mezarının bulunduğu OTRAR şehrine 30 km uzaklıktaki KANDOS adındaki köydür.
Kandaz araştırmalarının tamamında, Anadolu topraklarına 15. yüzyılın başlarında girdiğimiz belirtilmektedir.
Ancak bizim araştırmalarımız Kandazların Anadolu’ya girişinin 3 ayrı şekilde olduğu yönündedir.
1040-Dandankan Savaşı ve devamında 1071-Malazgirt Savaşı ile birlikte Anadolu topraklarına giren Kandazlar, Malatya-Maraş ve Kastamonu-Sinop bölgesine yerleşmişlerdir.
Kastamonu ve Sinop bölgesine yerleşen Kandazlar zamanla diğer boylarla birleşerek sayısal olarak azalmıştır. Kastamonu civarında hala mevcudiyetini sağlayan aileler, Kandez/Kandezoğlu ve Ayan soyadları ile anılmaktadırlar. Kandazağa da bu bölgede nam salmış bir komutandır.
Malatya Darende civarında yaşayan Kandazlar ise bir süre burada yaşayıp belli izler bıraktıktan sonra Sivas-Torul ve Harşit bölgesine kadar ilerlemişlerdir. Bazıları ise Anadolu’nun içlerine kadar devam etmiştir.
Bizim için esas olan, Naci Kandazoğlu’nun da araştırmalarında yer alan en son gelen Kandaz grubudur. Bu Kandazlar’ın Horasan’dan getirilmesinin esas sebebi, daha önce gelen Kandazlar’ın bölgede etkili oluşlarıdır.
Fatih Sultan Mehmet, 15. yüzyılın başlarında Horasan’dan Türk ailelerini getirirken, buradaki Kandazlar’ın referanslarının iyi olması önemli bir rol oynamıştır. Çünkü gördükleri Kandazlar, ata iyi binen ve at üzerinde iyi ok kullanan bir aşirettir. Ok o zamanın önemli bir silahıdır.
Trabzon bölgesindeki birçok araştırmada aileler kendilerini, Fatih Sultan Mehmet’in fedaisi olarak adlandırır ve aile tarihleri bu noktada birleşir. Kandazoğulları ile ilgili rivayet ise ailenin üçe ayrılarak bir bölümünün Zigana geçitini tutmakla görevlendirildiği, diğerinin surların yakınlarına birebir savaşmak için, bir diğerinin ise surlara yakın bir yerde okçu birliği olarak görevlendirildiğidir.
Getirilen Kandazlar hem savaşta yer alabilecek hem de Türk nüfusunun bölgedeki sayısının artmasına yönelik rol alacaktı.
“Doğuda yaşayan Türkmenistan ve Horasan asıllı Çepniler, başlarında bulunan Acem Melikleri’ne isyan ettiler. İsyan önlenemeyince Horasan’dan çıkarıldılar. Boylar halinde kırk bin adet çadır, yüz bini aşkın Çepni topluluğu Giresun, Görele, Tirebolu, Kürtün ve Vakfıkebir’in batısında 29 köye yerleştirildiler.”
Trabzon’lu Şakir Şevket, 1877 yılında yazdığı “Trabzon Tarihi” adlı iki ciltlik eserinde90, Çepni Türkleri’nin İran’a yerleştiklerini, bir ayaklanma sonucu ülkeden çıkarıldıklarından bahseder. Şakir Şevket de 40.000 çadırda, yüz bin civarında, ezici çoğunluğu Çepni olan Türkmenler’den bahseder ve yukarıda adı geçen yerlere iskân edildiğini, Trabzon’un fethinde çok önemli başarılar gösterdiklerini yazar. Kürtün, Vakfıkebir, Tirebolu, Görele, Giresun arasındaki bölgeye Vilayet-i Çepni (Çepni Vilayeti) adının verildiğini birçok eserde özellikle de 1. Selim dönemindeki tarih defterinden, Maliye ve İskân defterinde ve Trabzon salnamelerinde görülmektedir (Fahrettin Kızıloğlu-Osmanlılar’ın Kafkas Elleri Fethi).