
Duane Swierczynski’nin yazdığı, Manuel Garcia ve Arturo Lozzi ikilisinin çizdiği “Bloodshot Cilt 1: Dünyayı Ateşe Boğmak” isimli çizgi roman, Bloodshot’un üçüncü kez başa sarılarak anlatılan hikâyesinin girizgâhı olma özelliğine sahip. Belki de Valiant Evreni’nin en talihsiz kahramanı olan Bloodshot’un kim olduğunu arayış hikâyesi, birçok parçası eksik bir yapboz gibi soru işaretleriyle dolu bir dünyada durmaksızın süren bir aksiyon vaat ediyor.
Punisher ve Deadpool Karışımı Bir Karakter
Kül rengi derisi ve kan kırmızısı gözleri ile Bloodshot karakterinin, Punisher’a illallah dedirtecek kadar gözü dönmüş ve Deadpool’u kıskandıracak kadar ölümsüzlüğe yaklaşmış biri olarak ilginç bir karışım ortaya koyduğu da muhakkak.Ona ne demeyi tercih edersiniz bilmiyorum. Ölüm meleği, Frankenstein’in Canavarı ya da Lazarus… Bu isimlerin hepsinden bir şeyler taşıdığı ortada. Ama kendisi kim olduğunu bilmediği gibi, biz de onun hakkında pek bir şey bilmiyoruz; tabii ona takılan Bloodshot ismi dışında…
Rising Spirit Projesi’nin Kurbanları
Gelelim Duane Swierczynski’nin mimarlığında yeni bir boyut kazanan karakterin ilk dört fasikülünü bir araya getiren “Bloodshot Cilt 1: Dünyayı Ateşe Boğmak” çizgi romanına. Nasıl “Harbinger Cilt 1: Omega’nın Başkaldırısı” bir yandan başkarakterimizle bizi tanıştırırken bir yandan da Harbinger Vakfı’nın iç yüzünü gözler önüne seriyordu; bu çizgi romanda ise bir yandan Bloodshot’un gizemini çözmeye çalışırken bir yandan da ölüleri diriltip süper asker yapmayı kendine vazife edinmiş Rising Spirit Projesi’nin kirli çamaşırlarına tanık oluyoruz. Yazar Swierczynski, kafası karışık bir adamın bilinmezliklerle dolu ve karmaşık olabilecek hikâyesini basit bir aksiyon düzlemine oturtmayı beceriyor. Böylece kargaşa arasında boğulup kaybolmadığımız gibi, iyi yazılmış bir aksiyon hikâyesinden de ister istemez keyif alıyoruz. Hikâye ilerledikçe yapbozun parçaları birer birer yerine oturuyor ve boşlukta kalan geçmiş az da olsa temellenmiş oluyor. Bu da başkarakterimizle ile kurduğumuz bağı güçlendiriyor. Pek lakırtıyı sevmeyen Bloodshot’u destekleyen yan karakterler ise karakterin bu handikabını ortadan kaldırırken hikâyeye ayrı bir tat katıyor.
Bir Anti-Kahramanı Anlamaya Çalışmak
Detaylara önem veren çizgiler, karakterleri çerçevede konumlandırma başarısı, canlı ve etkileyici renkler… Çizgi roman bu cilalı formu ile bazen first-person shooter türündeki bir oyunu ama en çok da -kaçınılmaz olarak- aksiyon ve bilim-kurguyu harmanlayan bir Hollywood filmini anımsatıyor. Biçemi ile uyumlu olan biçimi sayesinde “iyi vakit geçir ve aksiyona doy” vaadini de kolaylıkla yerine getiriyor. “Bloodshot Cilt 1: Dünyayı Ateşe Boğmak”, sadece bir anti-kahramanın peşine takılıp bizi aksiyona doyurmakla yetinmiyor. Bununla birlikte bizi, kim olduğunu keşfetmeye çalışan kahramanımızın zihninde ufak yolculuklara çıkararak birazcık da olsa onu anlamamızı sağlıyor. Bu yüzden tüm bu “vur-kır-parçala” hengâmesinin içinde bir karakter yaratırken, psikolojik unsurların göz ardı edilmemesinin önemli bir artı olduğunu vurgulamamız gerek. Üstelik kısa olmasına rağmen çizgi roman, bizi kahramanımızla tanıştırıyor, onun “arayış”ına ortak ediyor, düşmanların kim olduğunu gösteriyor, aksiyon sahneleri ile heyecanımızı arttırıyor ve hatta kahramanımızın bir ekip kurmasıyla merakımızı cezbediyor. Hâsılı az sayfada çok şey anlatan ve vaatlerini layıkıyla yerine getiren bu çizgi roman, iyilik timsali süper kahramanlardan sıkılan ve yeni bir anti-kahraman keşfetmek isteyenler için biçilmiş kaftan olduğunu ispatlıyor.