Pazartesi’den itibaren kafada sürekli olarak, ne yazacağım sorusu dönüp duruyor. Bir hafta uzun gibi gelebilir ama değil gerçekten. Gündemde de bir sürü konu var ama sürekli yazılıp çiziliyor. Farklı bir yaklaşımla, renkli bir konu yakalamak bütün derdimiz...

Bu hafta sonunda iki farklı konu yazmaya karar verdim. Birincisi biraz rakamlar ve ekonomiyle ilgili... Çanakkale’nin kişi başı geliri... Sıkıcı buluyorsanız hemen atlayın... Diğer bölüme geçin... Fatih Terim, endüstriyel futbol konusu...

Türkiye İstatistik Kurumu, geçenlerde Çanakkale için de önemli bir veri açıkladı. Kişi başı milli gelir verisinden önceki rakam olan (amortismanlar eklenmeden) kişi başı gayrisafi katma değer verileriydi bunlar. Çanakkale ve Balıkesir’den oluşan TR 22 bölgesinin 2010 yılı itibarıyla kişi başına gayrisafi katma değeri 8.651 dolar olarak açıklandı. En zengin bölge tabii ki 13.416 dolarla İstanbul... Ancak bizim bölgemiz 26 bölge arasında sekizinci sırada yer alıyor.

Bazı noktalara dikkat çekelim:

- Bir önceki verinin açıklandığı 2004’e göre dolar bazında yüzde 91 artış var. Artışta yine 26 bölge arasında 6’ncı sıradayız.

- 2004 yılında kişi başı katma değer sıralamasında 4.515 dolarla 10’uncu sıradaymışız. 2010’a gelindiğinde 8’inci olmuşuz.

- Ancak Çanakkale-Balıkesir bölgesi hala Türkiye ortalamasından 275 daha fakir. Yine de 2004 yılında farkın 588 dolar olduğunu söylemek lazım. Farkı kapatıyoruz.

- İstanbul ile aramızda tam 4.765 dolar fark var. Yaklaşık yüzde 35 demek bu... İzmir ile aramızdaki fark ise 2132 dolar.

- Yine de Denizli, Manisa, Adana, Konya, Kayseri gibi sanayide iddialı, yıldızı parlayan illerden daha yüksek bir gelirimiz var. Artış hızında da birçok büyük merkezi geride bıraktık.

Yani anlayacağınız Çanakkale her şeye rağmen hızlı bir şekilde zenginleşiyor. Türkiye ortalamasının altında olsak da iyi bir ivme yakalamışız.

***
Dönelim futbola... Fatih Terim’i takımın başından aldılar ya, bizim medya pek bir üzüldü. Olayı başarı, Başkan’la uyuşmazlık, telefonlara çıkmama vs. çerçevesinde değerlendirdiler. Oysa iş fazlasıyla politik. Zaten iktidar, artık tamamıyla futbolun içinde...

Fatih Terim, malumunuz Başbakan’ın çok yakınında bir adam. Kabul ettiği diğer teknik direktörlük görevi olan milli takımın başında da sadece iktidara destek olmak için iki gazete satın alan bir işadamı var. Neticede, Cumhuriyetçi, beyaz sermayeci, seçkinler güruhundan oluşan yöneticiler, iktidar yanlısı aşırı kibirli iktidar yanlısı “elemanlarından” kurtuldular.

Peki, Gezi direnişinin sembolü haline gelen, Çarşı grubunu tasfiye etme girişimlerine ne diyorsunuz? Bir planla sahaya indirilen ve hala kim olduğu bilinmeyen sözde taraftarlar ile Çarşı grubu yıpratılmaya çalışıldı. Ancak olayda gözaltına alınan 69 kişi hemen serbest bırakıldı. Sonrasında ne oldu? Üç büyüklerin taraftar gruplarına baskınlar, göz altılar falan... Amaç muhalif grupları susturmak. Tribünlerde, “Her yer Taksim, her yer direniş” diyenleri bitirmek...

En çok güldüğüm de, bir bakanın, Beşiktaş başkanını arayarak, “ ‘Ben sosyalistim’ diyen bir teknik direktörün bu takımda ne işi var? Onun bu yöndeki açıklamaları sosyalizm’i özendiriyor. Bilic’in yaptıkları Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya benzer” diye fırça attığı haberi, ardından da bakanın haberin yalan olduğunu açıklaması oldu. Ama ‘sosyalist teknik direktör’ e küfür etti diye 3 maç ceza verip, tribüne yollamayı da ihmal etmediler.

banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981