Bir önceki yazımda rantın; yani var olan değerlerin iç ve dış koşullardaki gelişmelere paralel büyümesinin, kapitalist ekonomide bir gerçeklik olduğunu anlatmaya çalışmıştım. Mevcut sistemin olmazsa olmazı, kaçınılmazı ranta örnekler vereceğimi de belirtmiştim.

Anımsadığım en sansasyonel rant, Bülent Ecevit’in Başbakanlığı döneminde, geniş bir tüccar kesiminin kıt olan tüketim malları stoklayarak elde ettikleri kazançtı. O zaman gençtim ve bu rantı tek başına değerlendirip, stokçuluk yapanlara özel tepkiler göstermiştim.

Emperyalizmin biçimlendirdiği bir dünyada, patronlar kulübü TÜSİAD’ın gazete ilanları ile savaş açtığı bir Türkiye’de, “işçi sınıfı, topraksız köylü” gibi popülist de olsa kavramlarla konuşan bir hükümet varken... Enflasyon oranları iki rakamlı sayılardayken, nakit gücü olanların kıt malları stoklamasından doğal ne olabilirdi? On metrekarelik büfede sigara stoklayıp, yeni zam açıklamasını bekleyen sigara bayiini suçlamak, çocukluktu elbette...

Genç bir gazeteciydim. İstanbul’da Boğaz’ın sırtlarında, doğu ve güneydoğu bölgelerinden göç eden insanlar hazine, vakıf, şahıs ne varsa arazileri çeviriyor, kendine gecekondu arsaları üretiyordu. İstanbul’a “taşı toprağı altın” diye gelen binlerce aile, kayıtdışı arsa spekülatörlerine, köylerinde ne var ne yok paraya çevirip sunuyorlardı. Başlarını sokacak bir gecekonduları olacaktı. Turgut Özal’ın tapu tahsis belgeleriyle de yasallaşacaktı... Büyük ölçüde oldu da... Şimdi oralarda koca koca binalar, villalar var. Gecekonducular ne kadarı rant elde etti kimbilir...
Gelişmeleri araştırırken, mizansen olsun diye bir kaç gazeteci arkadaşımla biz de birer arsa çevirmiş, önünde fotoğraf çektirmiştik. Bir kaç yıl sonra gidip baktığımızda, neresi olduğunu bulamamış, epey de eğlenmiştik. Bugün hala gülümseyerek anarım...

Diyeceksiniz ki, “Biga’dan ve günümüzden örnek vermeyecek misin?”

Vereceğim ama bir rant anımsatması daha yapmalıyım.

Arazi rantı için en uygun araçlardan biri, geniş bir araziyi ele geçirip, ortasına cami yapmaktır. Arazi büyükse ve bir de ilköğretim okulu kondurursanız, yeme de yanında yat!

Biga ilçe sınırları içinde, maden arama ruhsatlı bir karış arazi kalmış değil. Bu tabloya bakıp “Biga’da amma çok madenci varmış” demeyin. Bir madencinin oğlu olarak diyeyim, ruhsat sahiplerinin çoğunluğu madenci falan değil. Biga, madenciliğin gözde adreslerinden ya... İlgili ilgisiz birileri elini çabuk tutmuş, ruhsatları kapmış.

Büyük sanayi yatırımcıları, küresel maden şirketleri geldiğinde büyük kolaylık oluyor bu yapı. Onlara parayı veriyorlar ve ruhsatları devir alıyorlar.

Rantsa, rant işte! Kızacak, kırılacak, tepki gösterecek bir durum değil. Siyasal ve ekonomik sistemimizin gereği bu ve bunu da halkımız oy vererek belirledi bugüne dek.

Rantın en önemli merkezleri uygulamacı bakanlıklar, valilikler ve belediyelerdir. Bir başka deyişle; Başbakanlık, Orman, Bayındırlık, Ulaştırma, Tarım gibi bakanlıklar ve bunlara bağlı genel müdürlükler Ankara’daki rant adresleridir. İllerde Özel İdare, Valilik ve İl Genel Meclisi bu durumdadır. Belediyeleri belirttim zaten.

Bir tek kararla, milyon Tl’lik değer artışları sağlanır. Bu karar alınmadan önce, piyasa değerine yakın bedele katlanacak sermaye sahibi bulunur. Karar çıkarılır ve değer artışı üretilir.

Sonrası mı?

İster komisyon deyin, ister rüşvet deyin, ister ikili iyi ilişki, hatır, seçimlerde toplu oy desteği...

Bunların belgesi mi olur?

Hey! Siz! Yurdumun seçmeni! Bu denli olağan bir kazanç yöntemi var diye neden öfkeleniyorsunuz?

Yıllardır oy verip desteklediğiniz sistem bu!



banner983
Misafir Avatar
İsminiz
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×

banner376

banner375

banner377

banner981