Uzanmışım Çekyata
* Biliyorum rakı, kızıyorsun bana, balıkla seni ayırdığım için.
* Ne zaman şarap içen birilerini görsem, aklıma Çağdaş gelir. Bir yerde Marsis’in parçaları çalsa, İlker’i ararım hemen. Sıdıka gibi eski dizilerden bahseden birileriyle karşılaşsam, Pelin’i düşünürüm. Nerede bir eylem görsem, gözlerim İlke’yi arar. Ve benim için tüm kıvırcıklar, Onur’dur. Şimdi eski sevgiliniz uzun bir aradan sonra size mesaj attı diye, ‘geri dönerse’ ihtimalini düşünüp, boşuna heyecanlanmayın. Neredeyse her şey, bize birilerini çağrıştırıyor. Yani eski sevgiliniz size geri dönmeyecek. Olur böyle şeyler, büyütmeyin.
* En çok dağınık yatağı seviyorum. Hırpalanmış, kendisine ait bir duruşu olan.
* Bir otobüs yolculuğundan beklentiler yok denecek kadar azdır. Camdan akıp giden şehirler, Susurlukta içilen köpüklü ayran ve mola yerlerinde heyecanla yapılan çişler dışında genel olarak tüm otobüs yolculukları benzerdir.
Ama deniz yolculukları farklıdır. Kısa veya uzun mesafeli olsun, deniz yolculukları daha bir samimidir. Ben sadece sigara içebilmek için vapura binen insanlar tanıyorum. Yasaklar, cezalar umurlarında bile değil. Bir kıyıdan, başka bir kıyıya geçerken vapurun arka tarafından bakıldığında geride bırakılan hikayeler, insanlar, ön tarafından bakıldığındaysa, yeni bir hayat ve merhaba denilecek bir sürü hikaye.
Deniz iki yüzlülük yapmaz, hırçınlığını da, sakinliğini de gösterir. Ama kara iki yüzlüdür, arkadan vurmayı alışkanlık haline getirmiştir.
* Kadınla erkek arasındaki farklardan birisi de; kadın klozetin iki kapağını da kaldırırken, erkek yalnızca üst kapağı kaldırır. Ama bu üst kapağı kaldıran erkek, çişini yaparken kapağın sağına soluna sıçratıp, çok küfür yer. Haberi olsun.
* Yeni ayakkabılar, pislik olurlar genelde. Kolay kolay vazgeçilemeyeceklerini bildiklerinden, hep arkadan vururlar.
* Belki de bu yazılanların hepsinden, ilerleyen haftalarda birer yazı çıkar. Belki de çıkmaz. Haftaya görüşürüz.