2016 yılının ilk gününü dün geride bıraktık. Yılın ilk gününde sabah erkenden uyanarak Gebze’de kan manzaralarını kameram ile kayıt altına alıp, tarihe not düştük. 40 yıldır dünyanın birçok ülkesinde belgesel çekimi yapan bir gazeteci olarak her platformda söylediğim gibi Gebze ve Kocaeli bize Allah’ın bir lütfu. Bembeyaz bir örtüyle kaplanan Gebze’de kar manzarası muhteşem görüntüler oluşturmuş durumda.
Bugün yeni yıl kutlaması yerine Mekke’nin fethini dualarla kutlamalı ve Sarıkamı Harekatı’nın 102. Yıl dönümünde şehitlerimize rahmet okuyarak vefa borcumuzu ödemeliyiz.
YENİ YIL KAR İLE BİRLİKTE GELDİ
Bu sene yeni yıl kar ile birlikte geldi. Meteoroloji İşleri günler öncesinden yoğun kar yağışı olacağını bildirmişti. Dünyanın birçok ülkesinde günler öncesinden yeni yıl için kutlama hazırlıkları yapıldı. Hıristiyan âleminin bayramı olan yılbaşı geleneği sadece Hıristiyan dünyasında değil, İslam dünyasında da adeta bayram havasında kutlandı. Türkiye’de bu kutlamalar içerisinde yerini almakta ve büyük savurganlıklar yapılmakta. İçki alemleri düzenlenmekte, gelenek ve göreneklerimize uymayan adetlerle yıl başı karşılanmakta.
İslam Alemi’nin yılbaşı Hicret ile başlamakta.(Miladi 16 Temmuz 622-Hicri 1 Muharrem). İslam aleminin yıl başıyla ilgili büyük organizasyonlar yapılmadı. Gündemde bile yer almadı. Buna karşılık Hıristiyan aleminin yılbaşı için özel önlemler alınmakta, milli ve manevi değerlerimize uymayan adetlerle yılbaşı karşılanmakta. Yeni bir yıla girişte aslında düşünmeliyiz ve geçen yılın muhasebesini yaparak kazandıklarımızı ve kaybettiklerimizi değerlendirmeliyiz. 2015 yılını geride bıraktık. Ömrümüzden koca bir yıl gitti. Kendimizi kısa bir muhasebeye çekelim acaba 2015 yılında neler yaptığımızın muhasebesini yapalım ve 2016’yi daha başarılı geçirmek için şimdiden plan ve programlar yapalım.
YILBAŞINI DEĞİL MEKKE’NİN FETHİNİ KUTLAMALIYIZ
Hristiyan alemi tarafından sözde İsa (A.S) ın doğum günü olarak kabul edilen yılbaşı, Hz. İsa’nın ismine uygun bir şekilde kutlanmalı. Ama Hristiyan alemi ve sömürgeci dünya ülkeleri bugünü bahane ederek insanları tüketime itmekte, düşünme yerine alkolle insanları robotlaştırmakta.
İslam âlemi yılbaşını kutlama yerine, İslam medeniyeti için çok anlam ifade eden ve 1 Ocak’ta İslam âlemi için de bir milat olan Mekke’nin fethini kutlamalı. Mekke hicretin sekizinci yılında 1 Ocak’da, 630 yılında fethedildi. Şimdi gelin Mekke’nin fethine kısaca bir göz gezdirelim:
MEKKE NASIL FETHEDİLDİ?
Hudeybiye antlaşmasına göre; Huzaa kabilesi Resulullah’a Bekiroğulları kabilesi de Kureyş kabilesi himayesine girmişti. Fakat Bekiroğulları kabilesi ansızın Kureyşlilerden Saffan bin Umeyye Ikrime bin Ebu Cehil Süheyl bin Amr Huveytib bin Abduluzza Müfrez oğlu Hafz ve bir kısım kureyşli müşriklerle Huzaa kabilesi üzerine saldırmışlar ve onlardan 23 kişiyi öldürmüşlerdi. Bunun üzerine Huzaa kabilesinden Amr bin Salim Huzai 41 kişilik toplulukla peygamberimize geldiler ve olayı Resülullah’a anlattılar. Resulullah Kureyşlilere ya bu saldırıda öldürülen 23 kişinin diyetinin ödenmesini yâda Kureyşlilerin Bekiroğullarının himayesini bırakmasını istedi. Kureyşli Müşrikler bunları da kabul etmediler. Fakat yine de anlaşmayı bozdukları için içlerini korku bürüdü. Ve tekrar anlaşma yapmaları için Ebu Süfyan-i Medine’ye yolladılar. Ebu Süfyan Peygamberimizden ve Sahabelerden özür dilediyse de kabul görmedi ve Mekke’ye eli boş olarak döndü.
MEKKE FETHEDİLİYOR
Peygamberimiz büyük bir ordu hazırlayarak gizlice Mekke şehrini kuşattı. Aniden basılan Mekkeli Müşrikler neye uğradıklarını şaşırmışlar ve savaş hazırlığını bile yapamamışlardı. On iki bin kişilik büyük İslam ordusu hiç bir büyük olaya karışmadan kolayca Mekke şehrini fethetmişlerdir. Hicretin sekizinci yılında Resülullah (s.a.s.)”e boyun eğen Mekke bu tarihten sonra yeni bir dönemi yaşamaya başladı. Allah-u Teâlâ”nin mübarek kıldığı İslâm dininin merkezi olan bu belde şirkten putperestlikten ve bütün diğer hurafelerden arındırılmış yeni bir hayata kavuştu.
Daha önce bağımsız bir şehir devleti olan Mekke”nin fetihten sonra ekonomik ve sosyal durumu da değişmişti. Mekke ihtiyaçlarını temin edebilmek için ihtiyaç duyduğu yoğun kervan faaliyetlerine eskisi gibi bağımlı değildi. Zira İslâm devleti elde ettiği gelirleri ihtiyacı olan yerlere adil bir şekilde taksim ettiği için Mekke”nin ihtiyaç duyduğu her şey İslâm devleti eliyle sağlanıyordu. Ayrıca eski ticarî faaliyetler Mekke için artik hayatî olma özelliğini yitirmişti. Mekke Hac zamanlarında çok değişik bir manevî atmosfer altında hareketli ve canlı günler yaşıyordu. Bu zaman zarfında çok yoğun bir ticarî faaliyeti de sahne oldu. Ayrıca Mekke yeryüzündeki bütün Müslümanların kalplerinde yaşattıkları ve oraya ulaşıp Hac ibadetini yerine getirmek için büyük fedakârlıkları göze aldıkları bir manevî şehir olma özelliğini kıyamete kadar sürdürecektir.
SARIKAMIŞ’IN 102. YILI!
Sarıkamış deyince gönül telimiz titrer. Sarıkamış’ın tarihimizde önemli bir yeri vardır. Tıpkı Mekke’nin fethi gibi Sarıkamış’ta gündemde yerini almadı. Birinci Dünya Savaşı'nın en kanlı safhalarından birini teşkil eden Sarıkamış’ta on binlerce vatan evladı, soğuk iklim şartlarına aldırış etmeden düşman üzerine yürümüş ve karlarla kaplı Allahuekber Dağları'nın zirvelerini aşamayarak şehitlik mertebesine erişmişti. Sarıkamış Harekatı’nın 102’inci yılını yaşıyoruz. Acaba kaç kişinin bundan haberi var? Bu soruyu kendimize sormamız ve bizler için hayatını feda eden atalarımızı unutmamamız gerekiyor.