ANAP-DYP dönemini hatırlamıştım... O zaman da işin içinde yine iktidar yakınları vardı. Halkbank yerine başka bir banka vardı, Türk Ticaret Bankası... Yeni ünlü bir şarkıcı vardı.
Gülben Ergen... Birlikte olduğu Erol Evcil diye bir iş adamı vardı.
Diye bunları kafamda kurarken, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun bir gazetede yazısını okudum. Aykut Erdoğdu’nun iddiasına göre, İçişleri Bakanı Muammer Güler ile Rezza
Zerrab’ı tanıştıran kimmiş biliyor musunuz? 1980’li yıllarda Turgut Özal’lı ANAP döneminde hayali ihracatın ve Lübnanlı bankerlerin dövizlerini aklayan ünlü Berber Yaşar...
AKP ile ANAP arasındaki genetik benzerliği ortaya koyan Aykut Erdoğdu’ya göre, Özal döneminde ANAP kalkınmanın finansmanı için hayali ihracat ve Lübnanlı bankerlerin parasını seçmiş. AKP ise kalkınmanın finansmanı için İran’ın gri parasını... Yöntemler hemen hemen aynı...
Diyor ki:
ANAP’ın Berber Yaşar’ı AKP’nin Rezza Zerrab’ıdır. Engin Civan’ı AKP’nin Süleyman Aslan’ıdır. Selim Edes’i AKP’nin Ağaoğlu’sudur.
Niçin Türkiye’deki yolsuzluklar, bu kadar birbirine benzer, bu kadar akraba?
Sosyal bilimci, toplum bilimci değilim, derin analizler yapmam doğru olmaz ama şunu söyleyebilirim.
Yolsuzluk, talan, rüşvet vs. hakim sınıfların varlık nedenidir...
Bir de şu var.
Cezaevleri küçük hırsızlarla doludur. Baklava çalan çocuk vs... Ama hiç büyük hırsız yoktur... Neden acaba?
Neyse… Tam bunları yazarken, üç bakanın istifa ettiği haberini okudum internette... Oysa Muammer Güler, “Oğlumun evinde bulunan para, sattığı villanın parasıdır” demişti.
(Gerçi bu da suç; çünkü yasalar büyük alışverişlerin vergi kaçağını önlemek için banka üzerinden yapılmasını emreder.)
Zafer Çağlayan da, “Büyük bir tuzakla karşı karşıyayız. Ne benim, ne evladımın, ne de onun kadar değerli çalışma arkadaşlarımın bir yanlışın içinde olması söz konusu olamaz” demişti.
Fazla lafa gerek yok...
Tevfik Fikret’in ünlü şiiri “Han-ı Yağma”nın ikinci kıtası ile bitiriyorum.
Efendiler pek açsınız, bu çehrenizde bellidir
Yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı kim bilir
Şu nadi-i niam, bakın kudumunuzla müftehir
Bu hakkıdır gazanızın, evet, o hak da elde bir...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı zi-safa sizin
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin